Geçen gün ilkbaharı, ağaçları, ağaçlardan yayılan mis kokuları öyle derinden hissettim ki ölecekmişim gibi geldi. Ölecekmişim de vedalaşıyormuşum gibi. Enteresan bir duyguydu…
Yaşamı derinden hissetmek, ölüme de yaklaştırdı belki kimbilir. Ölümü düşündüğümden değil. Hayır, henüz düşünmüyorum bunu… Yalnızca o an, bir gün öleceğimi derinden idrak ettim. Sonsuza kadar devam edecekmiş gibi dursa da yaşam bir gün bitecekti… Şimdilik bir ipe inci gibi dizmekteydim her anımı… ama ipin boyunu kim bilebilirdi?
Gözlerimi kapattım ve dünyanın tüm güzelliklerini içime çektim… Anladım ki ölmek değildi bana koyan! olsa olsa sevimsiz cenaze adetlerimiz ve arkamda bırakmak zorunda kalacağım sevdiklerim…
BEN SENDEN ÖNCE ÖLMEK İSTERİM
Ben
senden önce ölmek isterim.
Gidenin arkasından gelen
gideni bulacak mı zannediyorsun?
Ben zannetmiyorum bunu.
İyisi mi,beni yaktırırsın,
odanda ocağın üstüne korsun
içinde bir kavanozun.
Kavanoz camdan olsun,
şeffaf, beyaz camdan olsun
ki içinde beni görebilesin
Fedakarlığımı anlıyorsun
vazgeçtim toprak olmaktan,
vazgeçtim çiçek olmaktan
senin yanında kalabilmek için.
Ve toz oluyorum
yaşıyorum yanında senin.
Sonra, sen de ölünce
kavanozuma gelirsin.
Ve orada beraber yaşarız
külümün içinde külün
ta ki bir savruk gelin
yahut vefasız bir torun
bizi ordan atana kadar...
Ama biz
o zamana kadar
o kadar
karışacağız
ki birbirimize,
atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz
yan yana düşecek.
Toprağa beraber dalacağız.
Ve bir gün yabani bir çiçek
bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse
sapında muhakkak
iki çiçek açacak :
biri sen
biri de ben.
Ben
daha ölümü düşünmüyorum.
Ben daha bir çocuk doğuracağım
Hayat taşıyor içimden.
Kaynıyor kanım.
Yaşayacağım, ama ,çok, pek çok,
ama sen de beraber.
Ama ölüm de korkutmuyor beni.
Yalnız pek sevimsiz buluyorum
bizim cenaze şeklini.
Ben ölünceye kadar da
Bu düzelir herhalde.
Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bugünlerde?
İçimden bir şey :
belki diyor.
Nazım Hikmet
18 Şubat 1945