Cumartesi, Kasım 29, 2008

Gitmek: Benim Marlon ve Brandom

Bu filmi ilk olarak geçen sene Radikal'den öğrendim. "Filmden aşk, aşktan film" yazıyordu haberde. Gerçektende öyle... Gitmek filmi, bir film setinde tanışan 2 insanın aşk hikayesini anlatiyor. Hikaye gerçek ve herkes kendini oynuyor. Karakterlerden biri Ayça Damgacı; 30'larinda, İstanbul'da yaşayan bir tiyatrocu. Diğeri Hama Ali; 50'li yaşlarında, Irak'lı bir Kürt aktör ve orada çok ünlü bir superman. Ne Ayça, ne de Hama Ali, sinema filmlerinden görmeye alışkın olduğumuz güzellikte, incelikteler... Dogrusu Ayça şişman, Hama Ali şişman, kel, bıyıklı felan...

Dedigim gibi uzun zamandir gösterime girmesini bekliyordum bu filmin... ama nedense gelir gelmez gidemedim, biraz korktum sanırım -taa ki geçen haftaya kadar...

Hiçbir arkadasimin programi bir türlü uygun olamadigindan tek basima gitmeyide göze alarak sinemanin yolunu tuttum. Çok uzun yıllardir tek basima filme gitmedigimden kendimle olan bu randevudan biraz tedirgin, sonrasinda mutlu, filmi izledim... Ben tek basima filme gitme cesaretini gostere durayim, esas Ayça’nin cesareti ve gittigi yerler, o içime yumruk gibi oturan mektuplari ve yol boyu tanik olduklarimiz beni çarpti.

Filmde anlatılan aşka, cogu kisinin gormek istemeyecegi, gormezden gelmeyi adet bildigi, dogudan insan hikayeleri de eşlik ediyor. Dogasi geregi zor ve harika bir yol filmi.

Tum kalbimle emegi geçen herkesi kutlarim.

***

Ayça'nın sevgilisi Hama Ali'ye yazdığı mektuplardan biri:

"Ey sevgili! Seni sevmekten ve düşlemekten asla vazgeçmedim. Sen benim Diego Rivera'msın. Yıldızlarsın sen, ay ve bulutlar, haberlerdeki F-16'lar. Kırmızı yatağımdaki o koca bedensin. Çekmecemdeki son sigara, beni sarmalayan o koca kadife yeşil ceketsin. Bir kuş misali uçarak gitmek istediğim adamsın, İran'sın, Suriye'sin. Habur'da nöbet tutan askercik, Mezapotamya'daki en vahşi kıpkırmızı gelincik, üzerine yattığım uçsuz bucaksız, boz bir vadisin, Marlon ve Brando'msun, küvetimde yatan şişman melek, sevincim, acılarım, tüm arzularım, tiyatrodaki, İstiklal Caddesi'ndeki eşim, Gabriel Garcia Marquez'in son mektubusun. Ve ben de, 'Zorba'daki her tarafından şehvet fışkıran o şişman dul kadınım. Kim uçurdu kafamı acaba? Ben kafam olmadan da yaşarım... Çünkü elim, kolum, bacaklarım var sana ulaşmak için ve bir el bombası gibi fırlatıp tüm kahrolası sınırları havaya uçuracak bir kalbim..."


Perşembe, Kasım 20, 2008

Kankinizi rezil etmek

Bu yazıyı sanıyorum 2006 gibi kaleme aldım; 2000'lerde yaşanmış ve Nihanımı rezil ettiğim super saçma bir animizdir... Hiçbir kelimesini değiştirmeden aynen paylaşmak istedim :) buyrun:


Kankinizi rezil etmek

İşe yeni girmişiz. Çoğu arkadaşım bankacı olmuş. Benim kanki de binbir sinaw ve mulakattan sonra girdigi bankasinda MT veya yonetici yardimcisi dedigimiz pozisyonda, basina geleceklerden habersiz çalisiyor, sene 2000 ciwari. Ben de pazarlama dept.da, ne iş olsa yaparım hevesi ve salak bi gulumseme ile çalışmaktayim. Çok gururluyuz; bambaska bir donem baslamis, masamiz, bilgisayar ımız olmus. Bize kartvizit basilmis; direk tel hatlarımız bile var.

Nerden çıktığını hatırlamadıgım bir geyige sardirdik. Burdan anlatmasi oldukça zor olan, adeta bir yaratigin konusmasina benzeyen, çatalli, bogurmeyi gerektirecek agirlikta ama bir okadar da gerzek bir konusma turu. Oyle konusup, guluyoruz. (bkz. Ciwikken komik gelen esprikler) Arada bir, birbirimizi arıyor, telefondaki ilk birkaç repliği bu tondan yapıyoruz, çok komigiz... belki de degiliz ama bas kaldiriyoruz. Gun içersinde bu konusmalarla nefes alıyoruz, sıkıcı masabaşına bir haykiris.. Sonra nefesimizi tutup tekrar dalicaz işe... ne var lan komiiiiiz işte!

Gunlerden iş gunu diye tabir edilen -diyebilirim ki en sıkıcı degilsede onun bir alti olan- bir gun, kankimi direkt hattindan ariyorum. Sesimi duzenliyor, o en yaratik halime burunuyorum. Bir kiz ewladindan yok çikmaz demeyin, çikiyor, böğürüyorum resmen: Alo? Karsiliginda bi urkek alo aliyorum, hah diyorum, nefss, çok komiiim, dewam... ben yine en ucubesinden bi Alo Kaptan? –ha bi de 11imize kaptan diyoruz o aralar-... Ses, buyrun diyor... Lan ne buyrun u? Bu benim kanki degil...! aha diyorum sıçtık lan kim bu.. hiih kankiyi de rezil ettik. Napicam? Bi isinma isiniyorum ki... yaniyorum. oss-oys ekolunden gelmis, en onemlisi hayata çoktan seçmeli bir durus takınmış biri olarak, resmen 2 seçenek beliriyor kafamda:
1) Telefonu hemen kapa!
2) Bu tondan dewam et, bi anormallik yokmus gibi yap.
Ben nedense ilk aklima geleni (1) degil, gidip 2 yi seçiyorum! Lan 2 seçilir mi? Ve 1sn.lik duraksamadan sonra diyorum ki –demiyorum yine boguruyorum: “iyi gunler, nihanla gorusucektim?” karsidaki ses duruyor, duruyoruz. Sessizlik oluyor. Yok boyle bisiy cunku... Aha diyorum siçtik, simdi mi kapasam lan, yok artık çok geç. Sonra sessizligi bozan o cumleleri duyuyorum: ee, nihan hanim su an disarda, yani bankada degil. Kim ariyodu? –Nerde bu kiz yaa- ben ayni tondan tesekkur ediyorum, daha sonra aricaami belirtip iyi gunler diliyorum. Sanane lan kimse kim. Kapa. Ses, nihan hanim dedi ya, kizi rezil ettik. Dagiliyorum ama tabi tel.u kapatinca, guluyorum, kisnemek, kisnemek, yerlerde yuwarlanmak istiyorum ama is yerindeyim we kiyafetimde hiç uygun degil. Kizi rezil ettim, dewamli bunu dusunuyorum. Hadi benim kim oldugum belli degil, ama ya o. Hemen cebinden arayip haber vermeliyim. Dönünce mutlaka hesap soracaklar; Direkt hatti werdik, bu ne sorumsuzluk? diyecekler. Yok, uyarmaliyim. Çabuk..

O ciwik ciwelek halimle, cebinden ariyorum. Alo diyor ses, oh, hele sukur nihanim diyorum içimden, we yine en yaratik halimle: Alo nihanim? Diyorum. –bi Uzatma dimi.. hem boguren bi genç kiz, komik mi.. bi de masa werdik oturttuk seni is yerinde, allah belani versin, çik git lan..- İste tam o sirada butun gokyuzu karariyor, alacakaranlik kusagi gibi! o ses kulagimda çinliyor, “eeee, nihan hanim yok su an yerinde, eee .. disarda, kim ariyodu?” Lan ayni ses! Aynı ses! deminki ses! Kim lan bu karı! nebuya, bela misin lan basima... Ben tabi çaresiz, ayni gulyabani tonla kadina: allah belanizi wersin diyorum we ekliyorum, eee, ben arkadasiyim, tekrar ararim, iyi gunler. Çat kapa. Şoktayim. Yawaş yawaş yine gewrek bi gulumseme yayiliyor yuzume... feci komik.

Tabi, nihanim 15 dk kadar sonra beni gulerek aradi: lan S1, allaa belani wermesin lan rezil ettin beni burda! Ettim dimi hihohaha. O abla demis ki; nihancim seni s1 diye bir yaratik aradi. Oh, hele sukur, dinleyiciye bu hissi verebilmenin huzuru kapliyor her yanimi. Benim ismimi, bir harf ve bir rakamla ozetleyebildigi için cep tel.una oyle kaydetmiş olan canim nihanimin telefonunu, o gun açan, we o inanilmazz sesi 2.kez duyan, o bankaci kadinla, seneler sonra tanistik. S1, Neriman abla, neriman abla, Iste o yaratik! ** Ah ulan, az bile yarattik...

Salı, Şubat 26, 2008

bu saçma şeyle neden saatlerce uğraşıyorsun?

bu soru, çok yakın zamanda ve de bana cok yakin birinden geldi... "Bu" dediği, benim karakalem, kuru pastel, füzen ve allah ne verdiyse girişmiş olduğum resimler, daha doğrusu resim müsvettelerim. Sonuncusu hele tam uçmuş durumda... surrealist bir yaklaşımda ve tam anlamıyla ne idügü belirsiz dedigimiz cinsten... ben "ne bu?" diye kendi kendime düsünürken, dedimki neyse ne işte, içimden geldi ve çizdim, o kadar. tabi yeterli gelmedi, uyuz uyuz cizdiklerime bakmaya devam ediyorum, iyide ama "ne bu şimdi?"... ? derken yaramaz bir gulumsemeyle cevap kafamda yanıp sönmeye başladı; vallahi bunu ancak bir uzman yorumlayabilir, ben degil... ekiki.. :)

nebileyimne! saçma sapanda olsa insanın canının istedigi şeylerle uğraşması ne güzeldir, hatırlasanıza! allahım küçükken ne işlerle uğraşırdık... bir keresinde mercek ve güneş ışığı ikilisiyle sebat edip ateş yakmaya çalışmıştım. aklımda kalan tek şey bunu denediğim, sonunda yakabilmiş miydim hatırlamıyorum. Çocukken tüm bir yazi nasilda bomboş işlerle, çeşitli deneylerle geçirirdik. ama çevremizle, doğayla, evrenle aramızda daha güçlü bir bağ vardı ve de kendimizle...

neden korkuyoruz peki? Sanırım iş hayatından bulaştı; sanıyoruzki ne denersek başarılı olmalıyız... işte herşeyi bu kadar ciddiye aldığımız için biz artık hiç eğlenemiyoruz.

life is fun.
cheers,
s1
Related Posts with Thumbnails

en çok okunan top10 şaheser