Bajar benim için “ilk dinleyişte aşk” oldu…
Internette dinleyip resmen aşık olunca, koşarak albümü satın almaya gittim. Albümü açıpta iç kapaktaki yazıyı okuyunca, beynimden vurulmuşa döndüm diyebilirim.
Google maps görüntülerindeki bir evi büyüteç ile işaretlemiş ve şöyle yazmışlardı;
“Sizler bu şarkıları dinlerken bu evde bir çocuk Mehmed Uzun okuyor. Şarkılarımız o çocuğa…”
O çocuk bendim. Gözlerim doldu. Ve ben kendimi bazen o kadar yalnız hissediyordum ki bu yazı yalnız olmadığımı söylemişti…
Albümü dinledikçe, şarkı sözlerini okudukça boğazım düğümlenmeye devam etti… İnsanın yüreğini delip geçen o kadar çok şarkı var ki… Ne harika bir iş yapmışlar anlatamam. En çokta Davetsiz Misafir i dinlerken artık daha fazla tutamadım, koyverdi gözlerim kendini…
Davetsiz Misafir
Çağırmışsın ey şehir
Duyuyorum, duyuyor
Sen kadim, bense acemi
Büyüyorum, büyüyor
Kamaştı gözlerim ışıklarından
Arandım sakin yollarında, geziyorum
…
…
Doğudan veyahutta Ankara’dan bile gelenler çoğu zaman böyle hissetmiyor muydu bu şehirde? Buraların yabancısı gibi / Buraya çalışmaya, varolmaya gelmiş birer davetsiz misafir gibi…
Yine ilk dinleyişte Emele ve Berfin de beni çok etkiledi. Örneğin Emele, çoğumuzun görmek istemediği hayatlara dair ne çok şeyi anlatıyordu… Müziği ise zaten muhteşem!
Emele
Evler yapıyorum sizlere, evler
Belki yoktur haberiniz
Yatıyor, kalkıyor, ev yapıyorum
Sigortasız, garantisiz
Akşamı ediyorum
Yoktur sizin haberiniz
Yatıyor, kalkıyor, ev yapıyorum
Bir aşağı, bir yukarı
Yüzlerce kat arasında mekik dokuyorum
Kimse sormaz halimi
Neden benim de yok bir evim
Bitap düşerim
Uykulu gözler azaptır bana
Gün kavuştuğunda geceye
Evde çocuklarım gelir kucağıma
Uyumak isterler koynumda, mümkün mü?
Herkesten önce dalarım uykuya
Unutmak ne mümkün o günü
Kirli bir kardı yağdı üzerimize
Diken oldu gülümüz
Unutmak ne mümkün
Harap ettiler köyümüzü
Küle döndü evimiz
Kiracııyız. Eski, harebe bir evde. Devrildi, ha devrilecek
On beş kişiyiz aynı evde
Anam babam, amca çocukları, maaile
Korkuyla dalıyoruz uykuya
Lakin bıraktık mı kendimizi uykunun kollarına
Saray yavrusu oluyor evimiz mübarek…
Berfin’in bestesi Vedat Yıldırım’a ait, sözleri ise Vedat Yıldırım, Ferhat Güneş ve Murat Tambay ortak çalışması.
Bu parça, “Kardelenler” projesine de inceden dokundurmayı ihmal etmiyor bana göre. Şöyle ki; Berfin’in, Kardelen’e dönüşme riskini görüyor ve ana dilde eğitim hakkı gibi çok güncel bir temaya değiniyor aslında. Berfin’i dinlerken ayrıca ben İki Dil Bir Bavul’u hatırlıyor ve inceden gülümsememe mani olamıyorum… :)
Anlayacağınız Kardeş Türküler’in solistlerinden Vedat Yıldırım, bu projede hem sesiyle, hem de söz ve müziği kendisine ait şarkılarıyla (Emele, Davetsiz Misafir, Na na, İşporteci) bizleri sarsmaya devam ediyor… Biz de sarsılıyoruz!
Albümde bir de Orhan Gencebay şarkısı var; Elhamdülillah. Vedat Yıldırım ve Burak Korucu birlikte yorumlamışlar. Derde doyanların isyanı şu oluyor; “Rabbin bize pay ettiğini / almak kolay versene biraz”… Temaya uyumu bir yana dursun, bu şarkı da harika bir seçim olmuş! Orhan Gencebay seven rockçıların dikkatine özenle sunulur…
Bajar, Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu bünyesinde oluşturulmuş bir proje aslında.
Bajar = Şehir
Nezbe = Yaklaş
Yani aslında Bajar(Şehir) projesi, Nezbe(Yaklaş) diyerek Kürtler’in metropollerde yaşama savaşına ve kültürel dönüşümlerine ışık tutuyor. Albümde, Türkçe, Kürtçe ve her iki dilin de kullanıldığı parçalar var. Bu da çok kültürlü duruşun ve kardeşce bir arada yaşamanın doğal bir sonucu esasen…
Projenin notlarını, merak edenler detaylı okur; ancak ben dayanamayıp ilk paragrafını buradan paylaşmak istiyorum;
“Türkiye’de 90’lı yıllarda yaşanan iç savaş ortamı, birçok Kürdün zorunlu göçe maruz kalmasına ve metropollerde ciddi bir Kürt nüfusunun birikmesine yol açmıştı. Bu alelacele ve zamansız yolculuk geleneksel yaşam biçimleriyle yaşamlarını sürdüren birçok insanı metropol hayatıyla ansızın baş başa bırakmış; insanların yaşamlarında dönemsel bir belirsizliğe sebep olmuştu. Geçen on beş yıllık süreç, birçok Kürdün yaşam tarzını, çalışma hayatını değiştirdi. Gözlerini metropol hayatında açan yeni bir genç nesil, popüler kültürel değerler ile aile-akraba ortamlarında aldıkları değerleri bir arada yaşıyorlar. Yaşlı kuşaktan insanlar ise köye dönüş beklentilerini, resmi ve sivil toplum örgütlerindeki hantallıklar nedeniyle ertelemiş durumdalar...”
Bunca yazıdan sonra belkide projenin en iyi özetini, beni de ilk etapta bu albümle tanıştıran Özgür ruh yapmıştı;
“Fırat suyu Marmara’ya karışsın, kendi dilinde şarkı söylemeli ozan. Sıkıntılı günlerde Bajar derde deva, akla şifa. Kürtçe - Türkçe folk rock.”
Peki ne hissettin diye sorarsanız;
Yaşam tarzına dönüştürdüğümüz Rock müziğinin Kürtçe - Türkçe dile geldiğini duymak muhteşem bir deneyim oldu! Bu albüm belki de iki kültür, iki dünya, iki dil arasında sıkışmış, kaybolmuş binlerce gencin ruhuna şifalar getirdi… Ne hoş etti, hoş geldi!
3 yorum:
Soluk soluğa çırpınan dostum
Kabustan uyan da gel hadi şimdi
Gökkuşağına selam gönder
Nefesini tüket haykır şimdi
rica etsem bajar'ın davetsiz misafir şarkısının tam olarak neyi anlatmak istediğini ve sözlerini yazar mısınız çok mükemmel bir şey ortaya çıkmışşş
tam olarak şarkıda anlatılmak istenen duygu nedir ben çözemedim bir aşk mı bir şehir mi anlatırsanız sevinirim :)
Yorum Gönder