herneyse... sene 2002, Ankarada'yim, armada alışveriş merkezi yeni açılmış. biz nihanımla dedikki, hafta içi mafta içi armada da buluşalım, sinemaya gidelim... neyse ben şimdikine göre neredeyse 10 kilo daha zayıf olmama ragmen diyetteyim ve gayet acım. ha bu arada çok yeni almanya işgezisinden dönmüşüz ve gelirken şarap getirmişiz, işyerinde 3 hatun, 18'den sonra millet gitsin de açıp şarabımızı içelim 1saat felan takılalım demişiz... bu önemli 2 veriyi okuyucuya wermenin huzuruyla dewam edeyim; özetle boş mideye neredeyse yarım şişe şarabı içince tabi ben gayet bi güzelleştim, armada çok güzel, nefret ettigim butun avm'ler cok guzel modundayım. derken nihanım aradı ve dediki s1'im ben gecikecem sen yemegini ye... anam ben zaten ölüyorum açlıktan! salla dedim diyeti miyeti, çıktım armada nın en üst katına, kendime nefis karışık bi kumpir (diger onemli veridir okuyucu çok dikkaaat) ısmarladım. happuru happuru bi güzel mideye indirdiiim :)) derken nihanım geldi biz sinemaya girdik... ilk yari, 10dk ara, derken oldu ikinci yarı, bu arada filmde nasil heyecanlı geberiyoruz; minoriyt report... derken derken ben boyle bi isinmaya basladim ve ayni zamanda soguk soguk terlemeye... fakat filme oyle konsantreyimki bu his beni dürtsede filmi izlemeye devam ediyorum :) baktım olacak gibi degil, 1az kendimi dinledim, o da ne?! ben resmen kusacak gibiyim... ama aynı anda mantıksızda geldi bu fikir, çok mantıksız, insan hiç sinemada kusar mi? başka neyin belirtisi olabilir bu diye ben başladım düşünmeye... bu esnada içimden yukarıya doğru, boyle sicak sicak volkanlar yukseliyor sanki... patladim patlicam... derken birdenbire ağzım doldu! çok özür dilerim okucuyu ama yemin ederim ağzım boyle bir anda doluwerdi, we ben aynı milisaniyede bu ne lan?! yutsam keşke! diye düşündümm :) feci bi durum... tabi ne mümkün, yawaşça öne eğildim ve uu diye minik bi ses eşliğinde iki avcuma birden çıkarttım (kustum diyemicem, sanki ağzımda tuttuğum bişeyi birakiyomuş gibi sankindim...) aninda ellerim ısındı, ilk hatırladığım bu. tabi nasil bir volkan patlamasıysa, iki avcum doldu, lavlar taşıyo, taşanlar da hafif hafif yere düşüyöö, bunların hepsi sanki 1-2 saniyede oldu :) ben tabi iki avcum birleşmiş, bu sıcak kusmuğu naapsam diye bir an düşündüm, böyle önümdeki seyircilerle felan paylaştığımı düşündüm, değerli birşeyi avuç avuç atiyormuşum gibii keh kehh... insanlarin elleri hawada, bana! bana! diye birbirlerini yiyorlar.. neyse bu kusmuk fantazisi bi yana; ben tabi direkt oturduğum koltuğun altına doğru attırdım bu kusmukları. nihan tabi direkt şokta!?! eswanım naaptın ya dedi çok sessizce... kızacak ama şaşkınlığı ağır basıyor... dur dur dedi bir yandan elini attı çantasına. ben o esnada yanımda oturan amcayı merak ettim, sinemada full anasını satiyim diye soyleniyorum bi yandan... neyse eskisi gibi oturma pozisyonumu aldım, boyle at gibi önüme bakıyorum, yandan yandanda amcayı kesiyorum, anaa, ne göreyim, amca hiç1şey olmamış gibi filmini izliyo! bana hiç bakmıyo.. hiç tepki yok.. sonra gözlerimi amcadan alıp yeniden perdeye baktim, off allah kahretsin, fiilm kaçıyo :)) neyse bu esnada nihanım sağolsun selpak peçete felan çıkardı, elime tutuşturdu, ben başladım silinmeye.. sonra buram buram ekşi bi koku yayıldı, belkide çoktan yayılmıştıda ben şoktan ancak alabilmiştim.... küfrediyorum tabi, kokma ya kokmaaaaa! belli olacak... neyse nihanim yine hizir gibi yetişti ve kolonyali mendil çıkardı bilmek isterseniz. kokular iyice birbirine karıştı, ben ellerimi, ağzımı yüzümü temizledim bi güseel we ohh amaaaan bir rahatladımki sormayın. filme dewam... nihan da şoku atlattı ve filme döndü... anacim film bitip etraf aydınlandığında bizi görmeniz gerek.. neyse bu kısmı da okuyucunun hayaline bırakıyorum we başka bir anıma geçiyorum...
sene 2004, filipinlere dalışa gittik. hayatımdaki en çılgın girişim... bu arada filipinler yolculuğunu da ayrıca anlatmam gerek ziiiira o da ayrı bir komedi.. neyse biz kusmuklu kısmına dönelim.. şincik, dewamlı yağmur yağmasından mutewellit, aşşağıda görüş oldukça kötüleştiğiinden biz dalgıçlar bir parça cıvıdık, erken yat erken kalk, alkol alma gibi kurallari ihlal ettik.. free shop tan aldığımız rakı ları bi güzel içtik... içtik ama ertesi gün sabah apo island a gidecez diye de tutturduk.. bir dalga war kıyamet gibi, bir yandan da yağmur yağıyor... fotodaki gibi super acayip teknelerle biz neredeyse bi saat yol gittik. benim mide malum hassas; şöyle açıklayayım: eğer dalgali denizde kusulacaksa, o teknede ilk kusan hep ben olurum.. tabi dalış yapacağımız yere warmaya yakın ben yine iyi dayandim canım! modunda başladım bi gusel kusmaya :)) sabah kahvaltimi aynen denize döküyorum, aslında ne yazıkki tamda denize kusamiyorum, malum deli gibi dalga var, şimdi ben tam aşşağıya doğru kusuyorken, dalga tekneyi beşik gibi sallayınca resmen kusmuklarım teknenin içine dökülüyor... bu rezillik, tekne ile deniz arasında kusmalarım, bitince ben bi rahatladım... bu esnada dalış yapacağımız yerdeyiz ve boğaç hocam sağolsun bana sordu: s1 iyi misin? s1: iyiyim hocam! rahatladım resmen.. boğaç hoca: dalış yapabilecek misin? s1: tabi tabi, çok iyiyim, yaparım... tabi ben bi guzel ekipmanlar ws kuşandım, kuşandığım gibi atladım denize, ooh deniz ılık, bir yandan yağmur yagiyor.. teknede olmamak, sallanmamak iyi geldi, oh dedim.. hazır mıyız diye soruldu, hazırız, işaretlerimizi werdik, baş parmak aşşağıya, puufff BC deki hawalar söndürüldü, su altındayız... ben tabi oh mutluyum... tek kötü şey ağzımın tadı, ama onuda görmezden geliyorum.. dalış devam ederken bi süre sonra kendimi kötü hissetmeye başladım, 10mt aşşağıdayız ama resmen kusacak gibiyim... derkeen :)) mups ı ağzımdan çıkardım, böööegh diye bi güzel filipinler apo island açıklarında 10-15mt aşşaağıda ben başladım kusmayaaa :)) birkaç balık felan geldi, (abi iyi misin dediler ehehehe) anam kusmukları yiyolar.. ben tabi kusunca nefessizde kalıyorum, malum denizin altindayiz, biraz kusuyorum, sonra mups ı ağzıma götürüp nefes alıyorum aynı anda yeniden kusmam gerekiyor, ve mupsı çıkarıyorum, hawasız kalıyorum ama kusabiliyorum, kusuyorum, sonra yeniden oksijen gerekiyor. allahtan sakinim, salak bi dalgıç olsam, yukarı felan fırlamak istesem bayaa kötü şeyler olabilir... neyse boğaç hoca yanıma geldi, gözlerime baktı, hiç unutmuyorum, ben soğukkanlı olmaya uğraşıyorum ama bir yandan da kesinlikle aşşağısı beni çok bastı, yukarı işareti yaptım, ok dedi, kalanlara siz devam biz yukarıya çıkıyoruz yaptı el işaretleriyle, bana da çok sakince hadi dedi, biz yawaş yawaş, oyalana oyalana yukarı çıktık. Çıkınca ağladım, moralim çok bozuldu ve korkmuştum...
neyse şimdi bi arkadaşımın kusmuk anısını paylaşmak istiyorum. deminki gibi yine gözyaşıyla bitiyo ama inanın bana bu sefer gülmekten!
Efendim yazları biz yalıkentte takılırdık, iskenderun'da sahil şeridinden gidersen 30 km sonra arsuz'a varırsın, ama 30 km değilde 10 km gideyim dersen yalıkente warırsın.. işte biz bütün yaz ordayız... neyse yalıkentte bi yaz akşamı, biz bi güsel içtik, we standart uygulama arsuz'un yolunu tuttuk. şimdi adını hatırlayamadığım o bara gidiyoruz.. mekanı şöyle özetleyeyim, uzuuun bir dikdörtgen, pist ortada, bi kısa kenarda tuwaletler war, biz diğer kısa kenarın olduğu tarafta her zamanki yerimizde dikilmeye başladık. neyse benim bu super salak arkadaşım dediki esvoş ya ben çok fenayım, kusacam! iyi dedik hadi tuwalete... yuruyoruz ama yol nerden baksan 5km gibi geliyo bana... yürüyoruz ama sanki ağır çekimde astronot gibi yürüyoruz, biz tabi 3 adım bile atamadan seninki puuh dedi (ama Winnie The Pooh un söylenişinde olduğu gibi manasız, sempatik ve elegant bi kibarlıktaa) hatuun kustuuuu... ben başladım gülmeye, neyse bu tamam tamam dedi biz yine başladık yürümeye, 3 adım attık, yine pooh, bu aynı hızla toparlanıyor, 3 adım daha atıyoruz, yine winnie the pooh... duruyoruz, böyle böyle, minik ama insanlık için dev kusmuklarla ilerledik... ben devamlı gülüyorum tabi, dedimki artik dönüşte kaybolmayız, kusmuklara baka baka döneriz ahahhah.. anacim neyse biz o 5 km yolu poohlaya poohlaya yürüdük, ben diyorumki lan hepsini kustu işte daha niye wc ye gidiyoruz?! ... neyse wc ye warmamızla bir anda şok şok ŞOK!!! o winnie the pooh kibarlığıı puuuf... yok olduuu, bizim kız size yemin ediyorum okur, winnie de böööööögghh diye bir koydu kusmuuuuu :)) gerzek ne lawaboya denk getirdi, ne boş bi wc ye girip yaptı bunu! öyleceee orta yere!! tabi içerde pozisyon alamayan, açık ayakkabı giymiş, aynada kendine bakip daha nereme makyaj yapsam diye bakinan kizlarimiiiiziin yaşadığı şoook anı ve aninda ayaklarina bakmalariii... görülmeye değerdi.. :)))) ben resmen şoka girdim... yerde belli belirsiz kıpraşan o kusmuklu ayak parmaklarına bakiyorum... nasıl gülmeye başladııım, gülmek değil bu bildiğiniz kişniyoruum, feciii komiiikkkkk.... kusmanin bile bir adabi vardir yani, dimi ama? insan girer girmez kusar mı ya mekana... özetle, "Winnie" sempatikliğinde başlayıp, elektro gitar we ağır rock müzik eşliğindeee The Böööööööööööeeeeeeeeghhh diye tamamlanınca hikayeeee, gözünüzden yaş geliyii.. ;)
iskenderun'dan taşındıkan çooook sonra yeniden iskenderun'a gittim, pınar'larda kalacam, we tabii aşkım sağolsun beni unutamayacağım bi şekilde ağırladı... en sewdiğim yemeklerden yedim, yedim, yedim... bu arada sinemada kusmuk anımda çok taze ve güle güle bunu anlatıyorum, anı çok tuttu, istek yapılıyor, tekrar tekrar anlatıyorum... we ben o kadar çok yedimki o tatilde, artik en son gideceğim gün -adanaya otobüsle geçecem- lan dedimki istermisiniz otobüste kusayım! feci komik geldi tabi bu bize, kikirdiyoruz. neyse sewgili okur, baştan söyleyeyim korkma, otobüste kusmadım (biliyorum bana bu yakışırdı ama..) kusmasamda benim otobüste kusma fikrim öyle komiktiki kusmuşum gibi eğlendik... neyse ben yine kendimi yokluyorum, yaa midem felan bi fenayım. ama kusacak kadar yemis olamam! diye düsünüyor, daha çok bu durumu kendime yediremiyorum. şöyle ewden çıkmadan 5 dk önce ben başladım kıwranmaya. sonunda, itiraf ediyorum ben kusacam galiba dedim we tuwaletin yolunu tuttum. veee bi guseeel kustum! pınar resmen daaaaaldı gülmekten.. o, şen kahkasıyla ewi çınlata dursun, ben çok yemekten kustuğuma mı, kustuğum dolmaya mı kebaba mı yanayım... sonra geç kalıyoruz hadi hadi ler eşliğinde biz otobüsün yolunu tuttuk ama arabada dewamlı ya otobüste kussaydım diye düsleyip düsleyip kikirdedik... otobüsteki muhtemel yöre insanlarının bana werecekleri tepkileri düsündük; laaimee! naaptiiiin?????!
sene 2007, yer fethiye ölüdeniz, her manyak türk genci gibi yamaç paraşütü yapacaz! diye tutturduk. şimdi bu yamaç paraşütündeki en korkunç anın dağın tepesinden koşup koşup atlamak olduğunu sananlara bir uyarı: evet o an gerçekten korkunç, ama kimsenin bahsetmediği bir an daha war -ki o daaaa bu dağın yolu... Yahu Hasan Dağı'ydı sanırım, anacım bir kamyon gibi bişeye bizi bindirdiler, git git bitmiyor yol. döne döneee, kıwrıla kıwrıla yılan gibi bu dağı çıkıyorsun, zaten uçurum tarafındaki tekerler sanki yola tutunmuyorda hawada gidiyor... benim mide oldu allak bullak. zaten binerken bizi uyarmışlardı, mideniz hassassa kusarsınız diye. ben mesaji almış, sorumlu bi watandaş olarak direkt cebime torbamı sıkıştırdım tabi... dağın tepesine wardık, resmen bitik durumdayım. bu arada rüzgarı bekliyoruz, efendim yeterli rüzgar yokmuş... war sanıp çakılmasak bari diyorum... resmen dizlerim titriyo, koşup koşup kendimizi boşluğa bırakacaz... eğitmenlerden biri hadiii diyo, diğeri yok yok rüzgar yeterli değil ! felan diyooo???? uleeeyn diyorum şaka mı buuuu, daha bilimsel bir ölçümü vardııır herhal! neyse meğer şaka yapıyolarmış -kehkeh ne komik- plastikten birşey war, ruzgar onu kaldiracak kadar guçlenirse atlayışı yapabilecekmişiz.... bi yandan benim mide ekşiyo... bekleyişteki gerilim devam ediyor... gerçi atlamıyorum diyip wazgeçseeem, bu manyak dağdan nasil ineceem? neyse ruzgar sonunda güçlendi ve ben dağdan o kamyonla inmektenseeee diye düsünüp, koşuup koşuup kendimi boşluğa bırakıverdim. neyse sevgili okur, farkındaysan buraya kadar halen kusmadım... hawada süzülüyoruz... oh oh oh manzaranın, güneşin, rüzgarın keyfini çıkartıyorum, derken bi takım salvosal hareketler yaptık, tüm sınırları zorlayan bu hawa akımı, aynen mideme saplandı. bu arada hawaya kussam ne bozulur ama hoca diye düsünüyorum, cunku bana kusan ogrencilerinin anilarini anlatip gayet kibarca uyardi; yok efendim şöyle dikkatli kus, böyle yap, daha önce hawadayken kusan biri olmuş, oyle rezil kusmuşki, brandayı saatlerce yıkaması gerekmiş :P felanda filan... neyse ben cebimden inanilmaz bir kıwraklıkla torbamı çıkardım ve (winnie the) pooh diye kibarca bir lokma çıkartıwerdim, o kadar. öyle narin kuşmuşumki hoca aaa sen kustun mu dedi?! bendeki zerafeti warın siz düşünün... Bu arada bunun hawadaki ilk kusma deneyimim oldugunu düsünüyorsaniz gayet yaniliyorsunuz. hawadaki ilk kusmam bir helikopterde ve gayet öğürtüler içinde olmuştu. pek zarif degildim anlayacaginiz ve şimdilik bu konuya girmeye hiç niyetim yok.
iskenderun'dan taşındıkan çooook sonra yeniden iskenderun'a gittim, pınar'larda kalacam, we tabii aşkım sağolsun beni unutamayacağım bi şekilde ağırladı... en sewdiğim yemeklerden yedim, yedim, yedim... bu arada sinemada kusmuk anımda çok taze ve güle güle bunu anlatıyorum, anı çok tuttu, istek yapılıyor, tekrar tekrar anlatıyorum... we ben o kadar çok yedimki o tatilde, artik en son gideceğim gün -adanaya otobüsle geçecem- lan dedimki istermisiniz otobüste kusayım! feci komik geldi tabi bu bize, kikirdiyoruz. neyse sewgili okur, baştan söyleyeyim korkma, otobüste kusmadım (biliyorum bana bu yakışırdı ama..) kusmasamda benim otobüste kusma fikrim öyle komiktiki kusmuşum gibi eğlendik... neyse ben yine kendimi yokluyorum, yaa midem felan bi fenayım. ama kusacak kadar yemis olamam! diye düsünüyor, daha çok bu durumu kendime yediremiyorum. şöyle ewden çıkmadan 5 dk önce ben başladım kıwranmaya. sonunda, itiraf ediyorum ben kusacam galiba dedim we tuwaletin yolunu tuttum. veee bi guseeel kustum! pınar resmen daaaaaldı gülmekten.. o, şen kahkasıyla ewi çınlata dursun, ben çok yemekten kustuğuma mı, kustuğum dolmaya mı kebaba mı yanayım... sonra geç kalıyoruz hadi hadi ler eşliğinde biz otobüsün yolunu tuttuk ama arabada dewamlı ya otobüste kussaydım diye düsleyip düsleyip kikirdedik... otobüsteki muhtemel yöre insanlarının bana werecekleri tepkileri düsündük; laaimee! naaptiiiin?????!
sene 2007, yer fethiye ölüdeniz, her manyak türk genci gibi yamaç paraşütü yapacaz! diye tutturduk. şimdi bu yamaç paraşütündeki en korkunç anın dağın tepesinden koşup koşup atlamak olduğunu sananlara bir uyarı: evet o an gerçekten korkunç, ama kimsenin bahsetmediği bir an daha war -ki o daaaa bu dağın yolu... Yahu Hasan Dağı'ydı sanırım, anacım bir kamyon gibi bişeye bizi bindirdiler, git git bitmiyor yol. döne döneee, kıwrıla kıwrıla yılan gibi bu dağı çıkıyorsun, zaten uçurum tarafındaki tekerler sanki yola tutunmuyorda hawada gidiyor... benim mide oldu allak bullak. zaten binerken bizi uyarmışlardı, mideniz hassassa kusarsınız diye. ben mesaji almış, sorumlu bi watandaş olarak direkt cebime torbamı sıkıştırdım tabi... dağın tepesine wardık, resmen bitik durumdayım. bu arada rüzgarı bekliyoruz, efendim yeterli rüzgar yokmuş... war sanıp çakılmasak bari diyorum... resmen dizlerim titriyo, koşup koşup kendimizi boşluğa bırakacaz... eğitmenlerden biri hadiii diyo, diğeri yok yok rüzgar yeterli değil ! felan diyooo???? uleeeyn diyorum şaka mı buuuu, daha bilimsel bir ölçümü vardııır herhal! neyse meğer şaka yapıyolarmış -kehkeh ne komik- plastikten birşey war, ruzgar onu kaldiracak kadar guçlenirse atlayışı yapabilecekmişiz.... bi yandan benim mide ekşiyo... bekleyişteki gerilim devam ediyor... gerçi atlamıyorum diyip wazgeçseeem, bu manyak dağdan nasil ineceem? neyse ruzgar sonunda güçlendi ve ben dağdan o kamyonla inmektenseeee diye düsünüp, koşuup koşuup kendimi boşluğa bırakıverdim. neyse sevgili okur, farkındaysan buraya kadar halen kusmadım... hawada süzülüyoruz... oh oh oh manzaranın, güneşin, rüzgarın keyfini çıkartıyorum, derken bi takım salvosal hareketler yaptık, tüm sınırları zorlayan bu hawa akımı, aynen mideme saplandı. bu arada hawaya kussam ne bozulur ama hoca diye düsünüyorum, cunku bana kusan ogrencilerinin anilarini anlatip gayet kibarca uyardi; yok efendim şöyle dikkatli kus, böyle yap, daha önce hawadayken kusan biri olmuş, oyle rezil kusmuşki, brandayı saatlerce yıkaması gerekmiş :P felanda filan... neyse ben cebimden inanilmaz bir kıwraklıkla torbamı çıkardım ve (winnie the) pooh diye kibarca bir lokma çıkartıwerdim, o kadar. öyle narin kuşmuşumki hoca aaa sen kustun mu dedi?! bendeki zerafeti warın siz düşünün... Bu arada bunun hawadaki ilk kusma deneyimim oldugunu düsünüyorsaniz gayet yaniliyorsunuz. hawadaki ilk kusmam bir helikopterde ve gayet öğürtüler içinde olmuştu. pek zarif degildim anlayacaginiz ve şimdilik bu konuya girmeye hiç niyetim yok.
6 yorum:
torbandaki kusmuğun olayım! bence burda eksik kalan bir tekila anısı var.. o anıda kusulmamışmıydı?? Devo
:) sorma devom ya o tekila anisini da yazdim ama sonra wazgeçtim yayinlamaktan... baktim bayaa sinirlari zorluyodu...
yavrum bu ne guzel hikayeymis ya kusmukla ilgili bu kadara zaaaarif ve komik anlatim olabilir mi?idilius
idilius'ummmmmm merciiiii! ;) çok sewindim beğenmene! cheers,
esvan ben bu kusmuk hikayelerini bizzat dinlemiş ve çok eğlenmiştim :) helikopterden indiğin günkü tina turner saçların hala gözümün önünde hihoha :)hala çok eğlencelisin
ay eliiif sormaaaaa!! hihohahaha, o saçlar, elimde kusmuk torbam... pek fenaydiim harbi.
Elif kuzuuum bi de beni enn çok güldüren kusmuk anilarinin biri de sana ait! anladin sen onuu :)) allahisen blogundan yazsanaaaa! gözden yaş getirtir yane o hikaye, feci komikkktiiii! kis bi de özledimm yauu.. neyse çok operimm!
Yorum Gönder