Salı, Eylül 29, 2009

Meliha’nın saçları peruk mu?

Öyle samimi bir dizi ki bu Canım Ailem, izlerken aralarına katılmak, bir karakter olup orada yaşamak istiyorum! Evet, delirdim…

Yalnız Meliha’nın saçlarının meçi iyice zıvanadan çıktı :) Bir de öyle bir kabartıp soldan ayırmışlar ki insan elini atıp biraz düzenleyesi geliyor (diyenin saçı kes…). Sonra yer yer peruk mu lan bu saç diye düşünmekten ve saçlarına değil ama Meloş’un yüzüne bakıp bakıp Ezgi’yi özlemekten kendimi alamadım… meee…..

Perşembe, Eylül 24, 2009

aşk bahane gülmek şahane

Bu amerikan filmlerinde ne vakit bir aşk yaşansa, illaaaa arka arkaya fotoğraf çeken şu kabinlere bir girilir, kahkaha saçan o pozlardan verilir. Makinada ne yapsın çaresiz hem o gülücükleri hem de arkası sıra gelen mimikleri bir bir belgeler. Bu amerikanvari aşk cilvelerini izleyen 3.dünya ülkelerinin içini önce tarifsiz bir mutluluk kaplasada, "bu ne lan!?" demeleri çok uzun sürmez. zira bu makinalardan buralarda pek yoktur... Peki biz türkler aşık olunca nasıl şebermekteyiz? kahkahalar atan bu genç aşıklara hangi aktivite eşlik etmektedir..?

Perşembe, Eylül 17, 2009

uyanma

Dün verdiğim kararın bir hükmü kalmamıştı, planladığım gibi 10 dk erken yine kalkamadım. Dün ve ondan önceki gün yaptığım gibi sonuna kadar sömürdüm uyku şekerini, emdim. Saçıma, ne giyeceğime özen gösterememe pahasına emdim... Çalan saati gözüm kapalı erteleyip yastığıma gömüldüm, ölü gibi yeniden uyumaya başladım, biraz daha, tek istediğim bu… tekrar çalan saate inat ben yatağımı sevdim, ayağımı çarşafta gezdirdim, kollarımı açıp gerildim, 10 metre oldu boyum ve sonra tekrar ana rahminde gibi ufacık oldum ve uykuya battım... Çaresiz, ani bir kalkış ile doğruluverdim. Uçar adım banyo, sonrada kıyafetimi giydiğim gibi terkettim mabedimi. Sokakta hızlı adımlarla yürüyorum şimdi… Birazdan -her sabah yaptığım gibi- o vitrinde uzaktan kendime bakacağım…

Çarşamba, Eylül 16, 2009

ossuruklu errör

According to Jim izliyordum geçen gün ve tema ossuruk. Ben tabi böyle güldürüklere bayılan biri olarak allaah! dedim ve kuruldum koltuğa. Tabi izlerken ister istemez zihnimdeki veritabanına indim, “ossuruk” keyword lu bir query çalıştırdım :) anılar patır patır dökülüyor…

İlk bilgisayarımı hatırladım. Her toplama gibi devamlı ama devAmlı mavi ekran hatası alırdık… Kimbilir ne vahşi çakışmalar olurdu içinde. En son kardeşimle ses kaydetme işine sardırmıştık. Şarkılar söyleyip, sonrada aaa ne acayip sesimiz varmış diye şaşırıyorduk… İşte bu seansların birinde lan dedik ossuruğumuzu kaydedelim, dinler dinler güleriz! (zeka yaşımız 3 felan…)

Tabi ilk sorun şu oldu; bu ossuruk işi, geğirik gibi değilki anasını satıyım, öyle kola içip bismillah demeye benzemiyor… namussuzun ne zaman geleceği belli değil (en azından biz henüz o kadar ustalaşmamışız)… Neyse bu kayıt işinin detayına girmicem, sizlerin hayalgücüne bırakıyorum.. ama sonunda tamamladık ve dinle-dinle-gül seanslarını bitirdik. Konu gitti bitti…

Günler sonra ben windows’un default sesleriyle oynarken bunları değiştirebileceğimi keşfettim. Ve bazı hata seslerine bu ossuruğu yerleştirdim haha:) Sistem hata verince zooort diye ötüyor, inanılmaz komik :)) neyse bu 2.tur eğlenmeler de bitti. Konu harbi kapandı…

çoook günler sonra bu mavi ekranların sayısı daha da artınca eve bilgisayarcı bir abi geldi. Neredeyse hiç mouse kullanmadan hıphızlı kullanıyor, anlamadığımız birşeyler yapıyordu… Ve derken hiç ummadığımız bir anda bir hata yaptı. Hazin bir hataaa… Ve tabiki bilgisayar kaçırır mı, anında zoooooOOOooort diye hata verdi! :))))) unutmuşuz lan hay sıç!… ben tabi kıpkırmızı oldum, yazık adam da gülümsedi ama yüzgöz de olmak istemedi sanırım bizimle. neyse herkes hiçbirşey olmamış gibi yaptı… ama adam hata üstüne hata yapmaya başladı, çatlıcaz gülmekten… sonuçta zoorrt zooooort deye bilgisayar tamir oldu, feci komikti! (ben bir ara bi tanede ben mi attırsam dediysemde belli olur diye güvenemedim, yoksa düşünsenize bu playback zortların arasına bi tanede akustik boyle canlı bi performans kattığımı ahahahahaha)

Pazartesi, Eylül 14, 2009

Hepimiz Eröristiz!

cropped-blog-kabaret

Bu seneki Bienal sergisini daha doğrusu Antrepo No.3’ü gezdim; iyiki bir rehberle gezmişim yoksa şimdi size anlatacağım detaylardan mahrum olacaktık…

Erörizm akımı Arjantin’de doğmuş. Adınıda bir yazım (typo) hatasından almış :)

G.Bushtun Arjantin ziyaretini protesto etmek için bir grup insan hazırlık yapmaktaymış... Word'de bir manifesto hazırlamışlar. Esas teroristlerin, kapitalizm ve amerikanın ta kendisi olduğunu anlatan bir döküman… Dosyanın adını terrorist yapacakken hazırlayan mankafa t yi unutmus ve errorist olmus dosyanin adı... adamlar lan demisler, iste! insanız hata yapabiliriz! hata insana dairdir ve hata uzlaşmanın anahtarıdır vs vs diyerek arkasından bir dizi felsefe geliştirmişler. (ilgilenenler bienal kitabından ve standdan bu felsefeyi nasılsa öğrenir…)

Standdaki afişlere dikkatlice baktığınızda istanbul deil istambul yazdıklarını da farkedeceksiniz; buda typo ya bir gönderme... :)

4.madde beni benden almakta :) neyse buyrun aynen paylaşıyorum:

Hepimiz Eröristiz! Errare humanum est!
1. Erörizm "hatanın" gerçekliğin başlıca düzenleyicisi olduğu fikrine dayanan bir kavram ve harekettir.
2. Erörizm felsefi olarak hatalı bir konum, bir inkar ritüeli, örgütlenmemiş bir teşkilattır: Başarısızlık mükemmeliktir, hata ise en uygun hamledir.
3. Erörizmin hareket sahası insanlığın ve dilin ÖZGÜRLEŞMESİ amacına yönelik bütün çalışmaları kapsar.
4. Akıl karışıklığı ve şaşkınlık, kara mizah ve absürtlük eröristlerin en sevdikleri aygıtlardır.
5. Dil sürçmeleri ve başarısız çabalar eröristlerin haz kaynaklarıdır.

Erörist Enternasyonel hareketine katılın!

Cuma, Eylül 04, 2009

çalı

Ne zaman arabayla bir yere gidilse, oraya gitmediğimi hayal ediyorum.

Araba asfaltta ilerliyor. Bense tek bir söz bile söylemeden kapımı açıyor, kendimi aşağı bırakıyorum. Hızla ve top gibi yuvarlanarak yoldan uzaklaşıyorum. Uzaklaşırken dönüşüyorum, çalı oluyorum. Griden dallarım var, tatsız ve tutsuzum. Kendime batıyor dallarım, canımı acıtıyor. Kana bulanıyorum ve hayatımda ilk defa renge rastlıyorum. Anlıyorum ki hayattayım…

Ne zaman arabayla bir yere gidilse, ben arabada sessizce oturuyor, oraya gitmediğimi hayal ediyorum… Konuşacak ağzım yok. Arabayı durduracak halim yok. Tek yapabildiğim hayal etmek…

Related Posts with Thumbnails

en çok okunan top10 şaheser