A Single Man, bir İngiliz Profesörünün 1962 Amerikasında, sevgilisi Jim’in ölümünden sonra intihar etmeye karar verdiği ve hazırlıklarını yaptığı o bir günü anlatıyor.
Filmi izlerken daha ilk sahnede güne başlamanın sancısını midenizde hissediyorsunuz; duş almak, giyeceğiniz kıyafeti seçmek, giyinmek ve gerçekte hiçbir sebep bulamazken güne başlamak…
Colin Firth’un neden en iyi erkek oyuncu dalında Oscar’a aday olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum. Hatta Venedik film festivalinde en iyi erkek oyuncu seçilmiş; hakkıdır vallahi bravo diyorum!
Ölüm ile yaşam arasında kalan bu bir günü, yönetmen koltuğunda ilk kez gördüğümüz, Gucci markasının yaratıcısı Tom Ford oldukça etkileyici aktarmış. Gerçektende film, yakın çekimleri, harika fotoğraf kareleri, deli, isterik kadın figürü Charley (Julianne Moore oynuyor), şiirsel flachback’leri ve genel olarak ortaya koyduğu samimiyeti ile kalbe dokunuyor.
Filmden çıktığımda birçok şey düşünmekle birlikte bir söz takıldı aklıma. George, bir sahnede mutluluğu şöyle tarif ediyordu; “hayatımda en çok, biriyle ruhen buluşup a’nı paylaştığım zaman mutlu oldum…” ya da bunun gibi birşeydi söylediği. Ruhen buluşabildiğin (ingilizcesi daha güzel bence: connected) biriyle a’nı paylaşmak… Peki benim mutluluk tarifim neydiki..?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder