Cuma, Mayıs 15, 2009

değişim sorunsalı ve fırsatları

4 sene önce Ankara'dan İstanbul'a taşınırken nasıl bir maceraya atıldığımı ben nerden bileyim... Yeni bir şehre, eve, insanlara ve elbette trafiğe alışmam gerekecekti.... Ankara'nın kolaylığını ister istemez yeni hayatımla karşılaştırmaktaydım; off yeni hayatım çok zordu...

İlk öğrendiğim yararlı bilgilerden biri :) evimden nasıl taxime gideceğimdi... İşyerinde bir arkadaş sağolsun çizerek öyle krokili felan nefis anlattı... Anacım cmt sabah trafik az olur diyip, elimizde o krokiylen, co-pilot Nihanımla düşmüştük yollara... o krokiyi hatırlayınca bugün bile yüzümde bir tebessüm, egomda ise buruk bir tad oluşuyor..

ben istanbulla böyle boğuşup, onun huyunu suyunu, eşref saatini öğrenmeye çalışırken, ankara giderek silindi. derken ankara'yı artık özlememeye başladım! ankarayı özlememek ise beni garip bir şekilde hüzünlendiriyordu; yani 11 senem geçmişti, hiç olmazsa bu yüzden boynumun borcu değil miydi onu özlemek? sanki hatırasına yeterince sahip çıkamıyordum...

ankarayı özlememe sorunsalım bir yana, değişimi yönetmek de ayrı bir sorunsaldı... meğer değişim, insanın bildiğini şaşırması, en başa dönmesi ve hayata yeniden öğrenci olması demekmiş.. aslında şimdi düşünüyorumda, birşeyi çok mu iyi bildiğinizi sanıyorsunuz, hemen o konuda bir değişime gidin. hani şu deyişte olduğu gibi "if you know what you are doing, you are not learning anything" - yani "ne yaptığını bildiğini düşünüyorsan, öğrenmeyi bırakmışsındır..." Tabi benim gibi yeni bir şeyler öğrenme manyağı değilseniz, boşverin unutun gitsin... değişim yıkıcı gelebilir, çünkü değişim eski hakimiyet alanınızdan geriye pek birşey bırakmıyor.

mesela değişim iş yerinde yaşanmışsa teknik konular görüşülürken hiçbirşey anlamıyor, devamlı soru sormak zorunda kalıyorsunuz.. alt yapıyı, ürünü, rakibi en baştan araştırıyorsunuz... hem işyerinde kim kimdir gibi ulvi soruların da cevaplarını bulmanız gerek...

değişim, eskiden bulunduğunuz yere özel bazı bilgileri de sizden alıyor ve işlevsiz kılıyor.. örneğin ankarada hep gittiğiniz diş doktorunuzun, arjantin caddesinde en iyi brownie yapan cafe'nin veya perşembe geceleri manhattanda çıkan grubun artık bir hükmü kalmıyor istanbulda...

bazı bilgiler siline dursun, deneyimler allahtan hep sizinle kalıyor ve hep kullanışlılar... deneyimler, yaşlanmanın da zaten en keyifli yanı... deneyimlerinizi, değerlerinizi, özetle sizi siz yapan herşeyi gittiğiniz yeni yerlere taşıyabiliyorsunuz... onlar görünmez bir bavulda sizinle seyehat ediyor.

komfor alanına çok alışmak insanı tembelleştirir mi, egosunu mu şişirir, yoksa iyi kontrol edildiğinde oldukça bilgin ve de olgun mu yapar, yeterince yaşlanınca değişime gerek duyulmaz mı gibi gibi soruların cevapları çok kişisel... ama değişimin bizi bazı egzersizlere zorladığı aşikar; öğrencilik, soru sorma, arkadaş edinme gibi...

Aslında bu sıkıcı blogumda özetle konuyu şuraya bağlamak niyetindeydim:
değişim yolculuğunuzda edindiğiniz tek bir dost bile tüm bu zahmete değebiliyor...

s1 bu yazıyı yazarken en son dave matthews band'den captain'ı dinlemekteydi...
http://fizy.com/s/150am3

2 yorum:

Adsız dedi ki...

karpuz çekirdeği yazısı ile bunu yazan kişinin aynı olduğunu düşünmek içimde bir frigo havası estirdi :) :p çok güzel bi yazı.. ablam şu anda benim içimde olduğum durumu birebir özetlemiş.. öğrenmenin yaşı yok bence.. devam hala, hala devam... gidişaaata! :) Devran (namı diğer Taci baba)

s1 dedi ki...

Taci baba bulutsuzluk özlemi gibi düştün kalbime! sanırım kardeş olmak boyle birşey.. böyle paralel evrenlerde benzer şeyler yaşamak, veya ayni gün visne suyu hikayesini düşünmek, ya da işte şu anda zamska dinlerken hüzünlenmek gibi...

Related Posts with Thumbnails

en çok okunan top10 şaheser