Pazar, Mayıs 24, 2009

güzel havalarda evde oturma sendromu

Kışın kötü havalarda oh oh oooohh diye popomuzu koltuğa yerleştirirken, şu güzel havalarda evde oturmak hep bir parça suçluluk yaratıyor... Evin keyfini çıkarmak şöyle dursun "looser mıyım la ben?" veya "yazık lan bana.." gibi hisler yabani ot gibi aklımızda bitmez mi? sanki dışardakiler deliler gibi eğleniyor... hıhh!

bazı fikirler bir zamanlar bir yerden kafamıza enjekte edilmiş işte... makbul bir bireyden beklenenler; üniversite bitirmek, işe girmek, evlenmek ve çoluk çoçuğa karışmak... ha bir de işte dediğim gibi güzel havalarda dışarı çıkmak! ahaha.. :)

tüm bunları doğru sırada yapmadığımızda dikkat çekeriz... örneğin çocuk yaptıktan sonra ikinci bir üniversite okumak şüpheleri üzerimize çekebilir... Zamanlama önemlidir ve herşeydir... Zaman bizi bazı hobilerden de men eder; bu yüzden 45 yaşında piyano kursuna gitmeyi istemek neredeyse aptallıktır(?)... Bazende zamanlama doğrudur ama pek populer olmayan bir hobiyi seçmek isteriz; ebru sanatı veya flüt çalmak gibi... misal ebru sanatıyla ilgilenmek isteyen bir gence, yemin ediyorum kankaları "top musun lan ahaha" felan deyiverir.... :)))

Efendim diyeceğim o kiii kalıplar hazır ve bu kalıplara uymayanlar azınlıktadır. Azınlıklarınsa kaderi yüzyıllardır aynı; dışlanmak, baskı görmek, kendinden / kültüründen olmak...

Ya bu baskı ile kendi formumuzu bozup kalıba gireceğiz, ya da içimizdeki isyankar çocuğu dinleyeceğiz...

Hem bir düşünün ne olacak sonunda? Hepimiz ölmeyecek miyiz? Keyif almaksızın, kalıplara mahkum bir hayatı yaşayıp sonrada ölmek........ daha hazin bir son düşünemiyorum...

veee bu güneşli pazar gününde lafı biraz daha uzatırsam daha sıkıcı bir blog düşünemiyorum....
haydin cheers...

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails

en çok okunan top10 şaheser